Fonksiyonel Tıpta 5R Nedir?

İçindekiler

    Remove (Uzaklaştır):

    Stres, duyarlık yaratan gıdalar, kirli gıdalar, toksik içeren gıdaları bireyin hayatından çıkar.

    Replace (Yerine Koy):

    Eksik olanı tamamlamak beden için oldukça önemlidir.

    Sindirim enzimleri, mide asidi, safra tuzu eksikler arasında olabilir. Ve gerekli durumda takviye edilmelidir.

    Reınoculate:

    Probiyotik ve prebiyotikler ile bağırsak florasını yeniden inşa et.

    Repair (Tamir Et):

    • Vitamin ve mineraller ile bedenin hasarının tamiri
    • Vitamin (folik asit, vitamin D)
    • Mineral (magnezyum, çinko, selenyum, Demir)
    • İltihap giderici (zerdeçal)
    • Antioksidan (resveratrol)
    • Glutamin

    Re Balance (Sinir Sistemi Dengesini Sağlamak)

    • günlük yaşam planlanması,
    • gevşeme egzersizleri,
    • meditasyon,
    • yoga,
    • nefes egzersizleri,
    • uyku

    Özellikle obezitenin arttığı, fast food beslenmenin gelenek olduğu günümüzde her danışan metabolik sendrom açıısndan değerlendirilmelidir.

    Metabolik Sendrom Kriterleri

    1. bel çevresi ölçümü : kadında 90, erkekte 100 ve üstü ise
    2. HDL kadında 40, erkekte 50 ve üstü ise,
    3. trigliserit 150 üstü ise,
    4. açlık kan şekeri 100 ve üstü ise,
    5. tansiyon 135/85 ve üstü ise,

    Metabolik sendrom tanısı konulabilir.

    Trigliserit/ Hdl Oranı Kalp Damar Hastalıkları Konusunda Riskimizi Belirleyen Önemli Bir Testtir. Kadında 2,75 , erkekte 1,65 ve altında olmalıdır.

    Laboratuvar testlerini etkileyen faktörler:

    1. Uzamış yatak istirahati
    2. egzersiz
    3. yolculuk
    4. diyet
    5. yolculuk
    6. kafein
    7. sigara, alkol
    8. ilaç kullanımı
    9. alınan takviye
    10. ateş
    11. fiziksel durumu (postür): kan analizlerinin ayakta alınması ile elde edilen sonuçlar, yatar pozisyona göre %5-15 daha yüksek çıkar.

    fonksiyonel-tip-egzersiz

    fonksiyonel-tip-kan-alma

    Egzersiz

    
Egzersizden hemen sonra kan alınmaz.

    Orta düzey egzersizden (30-35 dak) bir gün, şiddetli egzersizden en az 3 gün sonra kan alınmalıdır.

    Çok şiddetli bir egzersizden sonra kanda lökosit değeri 25 bine kadar yükselebilir. Yine yoğun bir egzersiz sonrası, idrarda kan (eritrosit) ve protein miktarında da artış görülebilir .

    Kan testi vermeden önce bu ayrıntılara dikkat etmelisiniz

    Haftada 4 saat yürüyen kişilerde total kolestrol %5 azalırken, HDL %3,5 artar.

    Hangi Test İçin, Hangi Zaman Aralığında Kan Alınmalı?

    • Demir sabah saatlerinde en yüksek değerdedir.
    • Böbrek fonksiyonları arasında yer alan glomerüler filtrasyon hızı sabah saatlerinde en düşüktür.
    • Büyüme hormonu uykuda en yüksektir.
    • Testosteron gece en yüksek seviyededir.

    Yolculuk

    Uzun bir uçuş yolculuğu (ortalama 20 saat) ardından en az beş gün sonra test yapılmalıdır

    Diyet Ve Testler Arasındaki İlişki

    1. proteinden zengin bir diyet sonrasında: kanda kolestrol, üre, amonyak, ürik asit, fosfat değeri artar. İdrarda üre ve ürik asit miktarı artar.
    2. yağdan zengin beslenme sonrasında: kanda üre ve ürik asit azalır, trigliserit düzeyi artar.
    3. yağdan fakir beslenme sonrasında kanda LDH düzeyinde azalma görülür.

    Diyet Ve Kolestrol Arasındaki Bağlantı

    Gıdalarla aldığımız kolestrol, kanımızdaki kan kolestrol değerini yaklaşık %30 arttırır.

    Hipotroidide total kolestrol, LDL kolestrol ve HDL kolestrol düzeyinde artar.

    İnsülin direnci de kolesterol düzeylerinde arttış meydana getirir.
    Tekli doymamış yağ asitleri: avokadolu, fındık, fıstık, ceviz gibi kabuklu yemişler ve zeytinyağı, kanola yağı, susam yağı sayılabilir.

    Hindistan cevizi yağı trigliserit miktarında azalmaya yol açar. Bu nedenle trigliserit düzeyinde arttış olan hastalarda Hindistan cevizi yağı diyete eklenir.

    Tekli doymamış yağ asitlerinden zengin beslenme kan total kolesterol ve LDL kolestrol düzeyini azaltır.

    Çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin beslenme kan trigliserit ve HDL kolesterol miktarında azalmaya yol açar.

    Karbonhidrattan Yoğun Beslenme

    Kanda karaciğer enzimlerinde artışa yol açar.
    Bu enzimler :

    • 1- AST
    • 2-ALT
    • 
3-ALP
    • 4-GGT düzeyinde arttış görülebilir.

    Çünkü yoğun karbonhidrattan zengin beslenme karaciğerde yağlanma ya yol açar.

    Vejeteryan Diyet

    Özellikle vejeteryan diyet kan değerlerinde değişikliklere yol açabilir.

    Bunlar arasında kanda bakır, selenyum, çinko, vitamin B12 , Demir, folik asit düzeyi azalır.

    Kan kreatinin düzeyide azalır. Çünkü vücuda protein alımında eksiklik vardır.

    Vejeteryan diyet ile beslenen bireylerde idrar pH değeri yükselir.

    Kanda bilirübin düzeyi ise yükselir.

    Kafein

    Test öncesi kesinlikle kahve ve çay tüketilmemelidir.

    Aldığımız kafeinin vücudumuzda yaptığı değişikliklere bakalım.

    1. Az miktarda kanda glukoz düzeyinde artışa yol açar.
    2. Kan kortizol düzeyi artar.
    3. Kanda serbest yağ asitlerinde artışa yol açar.
    4. İdrar miktarında artmaya yol açar. Ancak idrar ile potasyum ve sodyum atılımında da artış olabilir.
    5. Uzun süre kafein kullanımı kanda trigliserit düzeyinde artış, kolestrol düzeyinde azalmaya yol açabilir.

    Sigara

    Kan testi öncesinde ki açlık süresince ve kan alımı sırasında sigara kesinlikle içilmemelidir.

    1. sigara içimi kan glikoz düzeyinde artışa yol açar.
    2. insülin miktarında artışa yol açar.
    3. kan yağlarında artışa yol açar.
    4. İyi kolestrol olarak bilinen HDL ve HDL bileşeni olan Apo A1 düzeyinde azalmaya yol açar.
    5. CRP ve kortizol düzeyinde de artış olur.

    ÖNEMLİ: kan HDL düzeyi düşük ise ilk sorgulanacak SİGARA tüketimi olmalıdır.

    Sigara kullanan bireylerde kan sayımındada belirgin değişiklikler olur. Sigara kanda oksijen miktarını azaltır. Bu duruma vücudun verdiği yanıt kan eritrosit, yani kan hücrelerinin artışıdır.

    Kan sayımında lökosit ve lenfosit değerleri artar.

    Kanda IgE değerlerinde artış görülebilir. Aynı zamanda antinükleer antikor düzeyindede artış görülebilir.

    Kanda pıhtılaşmayı arttıran fibrinojen değerinde artış olabilir.

    Vitamin B12 ve folat değerleri azalır.

    Tümör markerları olarak bilinen CEA seviyesi de arttış görülebilir.

    Alkol

    Kan tahlili öncesi 3 gün alkol alınmamalıdır.

    Orta düzey alkol alımı bedenimizde neler yapar inceleyelim

    1. kan ürik asit artar. Böbrekten ürik asit atılımını azaltır. Ürik asitin normalden düşük olması: antioksidan kapasitenin yetersizliğini gösterir. Ürik asitin normalden yüksek olması: serbest oksijen radikallerinin yükseldiğini gösterir. Kardiyometabolik riskde de artışa yol açar.
    2. kan glükozu önce artar, sonra düşer. Ve kontrolsüz bir yeme alışkanlığı yaratır.
    3. kanda trigliserit düzeyinde artışa yol açar. Trigliserit En tehlikeli kan yağıdır.
    4. kanda GGT enziminde artışa yol açabilir.
    5. kanda testesteron düzeyi azalır.
    6. kanda prolaktin düzeyinde de artışa yol açabilir.

    Kronik Alkol Kullanımında

    1-GGT artar

    2-AST, ALT artar. AST ve ALT yüksekliğinin en önemli nedeni alkol kullanımıdır.

    3-Kan hücrelerinin hacmi (MCV) artar.

    fonksiyonel-tip-kullanilan-ilaclar

    vejeteryan-diyet

    Kullanılan İlaçlar Ve Etkilenen Testler

    1. Deri alerji testleri öncesinde, alerji ilaçları kesilmelidir.
    2. Troid testleri verileceği gün sabah tiroid ilacı alınmamalıdır.
    3. Dışkıda gizli kan testi öncesinde C vitamini kullanılmamalıdır.
    4. İlaçlı görüntüleme çekimi sonrasında kanda özellikle mineral ( kalsiyum, magnezyum, demir) düzeyinde değişiklik meydana gelir.
    5. Kas içi enjeksiyon sonrasında kanda AST, LDH Vve CK düzeyinde artış görülür. Bu enzimlerin ölçümü enjeksiyon dan 72 saat sonra bakılmalıdır.

    Vitamin Kullanımı

    Test öncesi ortalama 3 gün kadar bütün takviyeler bırakılmalıdır.

    Sarı kantaron vitamin D eksikliğine yol açar. Ginseng ise kan sulandırıcıların etkisini azaltır

    Ateş Sırasında Kanımızda Oluşan Değişiklikler

    1. kanda glukoz ve insülin düzeyi artar.
    2. kortizol düzeyi artar. Kortizolün gün içindeki salgılanma ritmi değişir. Normal şartlarda kan kortizol düzeyi sabahları yüksek olup, günün ilerleyen saatlerinde azalır.
    3. kanda kolesterol ve serbest yağ asitleri azalır.
    4. çinko ve demir seviyesi azalırken, bakır düzeyi artar.

    Kan Tahlili Öncesinde Açlık Süresi

    • Doktorunuz testinizi tok istemediği sürece, testinizi aç vermelisiniz.
    • Açlık süresi için en az 8 en fazlada 16 saat ilk açlık gerekir.
    • Açlık son lokmanın yutulması ile başlayan zamandır.
    • Açlık süresince su içilebilir ancak şekeri sıvılar tüketilmemelidir.
    • Sigara da kesinlikle içilmemelidir.

    Tokluk Süresi

    Tokluk ilk lokmayı almamızla başlar. Yemek yeme süresi 20 dakikayı geçmemelidir.

    Yemek bitimi ile kan örneğinin alınacağı süre içinde sigara ve su içilmemeli, birşey yenmemelidir.

    Aynı zamanda bu süre zarfında egzersizde yapılmamıldır.

    Ağır Metaller

    • Kurşun
    • Civa
    • Kadmiyum
    • Krom
    • Arsenik

    Bu metaller bedenimiz için toksik yani zehirdir. Bunları nasıl aldığımızı ve nasıl atabileceğimizi inceleyelim:

    KURŞUN:

    Hava, su ve gıdalar ile kurşunu alabiliriz.

    En büyük giriş yeri yenilebilir sebzelerdir.

    1 fincan filtre kahvede 2,8 mikrogram kurşun bulunur. Aynı zamanda kurşun ve florda kahvede bulunur. Ekosistem kirlendikçe kurşuna daha çok maruz kalıyoruz.

    Kurşunun fazla miktarda alındığı durumlarda, öncelikle beyin ardından sindirim sistemini etkiler. Hafıza bozukluğu, titreme, zihinsel problem,sindirim sistemiyle ilgili sorunlar ortaya çıkar. Özellikle çocuklar korunmalıdır.

    CİVA:

    Fibromiyaljinin önemli nedenlerinden biridir. Civayı; solunum, deri veya ağız yoluyla alabiliriz.

    Civa yağda eridiği için, beyinde tutulabilir ve zarar verebilir. Sadece beyin değil, aynı zamanda mide, bağırsak, böbrek ve sinir sistemine belirgin zarar verir.

    Özellikle diş dolgularında kullanılan , amalgam dolgular ciddi bir civa kaynağıdır. Kan analizlerinde civa artışı tespit edildiğinde bu dolguların çıkarılması önerilmektedir.

    Ayrıca balıklar arasında ; kılıç balığı, ton balığı, midye civa oranı yüksek olan deniz ürünleridir.

    KADMİYUM

    Prostat kanserine nedenleri arasında sayılabilir. Sigara içindende kadmiyum oranı yüksektir. Dip balıklar ve kabukluların tüketimi vücutta kadmiyum artışına yol açar.

    ALÜMİNYUM

    Pişirme ekipmanları ve kozmetik ürünler ile alüminyum alınabilir. Defans, alzheimer ve otizm altında yatan nedenler arasında araştırılan bir metaldir.

    Kan Verilmeden Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

    1. testler yapıldığı gün ilaç kullanmayınız.
    2. travma, stres, operasyon, ciddi enfeksiyon geçiren hastalarda testler 5-6 hafta sonraya ertelenmelidir.
    3. test öncesi 24 saat egzersiz yapılmamalıdır.
    4. test öncesi farklı bir beslenme planına geçilmemelidir.
    5. en ideal kan alma zamanı uyandıktan 1 , maksimum 2 saat içinde alınmalıdır.

    Kan Verilirken Dikkat Edilecek Hususlar

    1. test sırasında çay, kahve, sigara içilmemelidir. Aşırı hareketten kaçınılmalıdır.
    2. test verilmeden önce 30 dakika aynı pozisyonda kalınmalıdır.
    3. etanol ölçümü yapılacaksa, kan alınacak bölgenin alkol içermeyen dezenfektan ile temizlenmelidir.

    İdrar Tahlili Verirken Dikkat Edilmesi Gerekenler

    • İdrar tahlili, mümkün olduğunca aç ve sabah ilk idrar tercih edilmelidir.
    • Sabah ilk verilen idrar protein ve mikroskobik analiz açısından daha kıymetlidir.
    • İdrarda glukoz tayininde ise yemek sonrası numuneler tercih edilmelidir.
    • İdrar tetkiki için ideal zaman ilk 30 dakika olup, en fazla 2 saat içinde analiz edilmelidir.

    24 Saat İdrar Numuneleri Nasıl Toplanır?

    Gebelik zehirlenmesinin erken bulgularından olan protein kaçağı tespitinde, ağır metallerin varlığının araştırılmasında ve iyot ölçümünde gerekli olan bir numunedir.

    Toplama işlemine sabah 07.00 veya 08.00 dan başlayarak mesanedeki ilk idrar atılır. Sonraki tüm idrar numuneleri ertesi sabah aynı saate kadar toplanır. Son idrarda aynı kabın içine konur•

    Toplanacak kap temiz olmalı, ışık ve ısıdan uzak tutulmalıdır.

    Diyabet Mellitus

    İnsülin eksikliği ya da insülin etkisindeki sorunlar nedeniyle karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı metabolizma bozukluğudur.

    Tanı kriterleri :

    Aşikar Diyabet

    Diyabet tanısı için belirlenmiş 4 ayrı kriter vardır.

    1. açlık plazma glukozu 126 mg/dl ve üzerindedir. (8 saatlik açlık sonrası yapılan ölçümde)
    2. rastgele plazma glukozu 200 mg/dl ve üzerinde olup, diyabet klinik belirtileri vardır.
    3. şeker yükleme testi sonrası 2.saat glukoz düzeyi 200 mg/dl ve üzerindedir.
    4. HgA1c düzeyi 6,5 (48 mmol/mol) ve üzerindedir. HgA1c tanı ve takipte kullanılır.

    Ancak bazı durumlarda HgA1c düzeyi tanı kriteri olarak kullanılamazlar.

    Kan transfüzyonu sonrası, kan kaybı ardından, gebelik ve kan hastalıklarında HgA1c düzeyi ne güvenilmez.

    diyabet-acisindan-yuksek-risk-gruplari

    gebelik-sekeri

    Diyabet Açısından Yüksek Risk Grupları

    HbA1c değeri %5,7- 6,7 arasındadır.

    İzole Bozulmuş Açlık Glukozu

    Açlık plazma glükozu 100-125 mg/dl arasında,

    Şeker yükleme testi sonrası 2. Saat glukozu 140 mg/dl den düşüktür.

    İzole Bozulmuş Glukoz Toleransı

    Açlık plazma glukozu 100 mg/dl dan düşük,

    Şeker yükleme testi sonrası 2. Saat glukoz değeri 140-199 mg/dl arasındadır.

    Disglisemi

    Açlık ve 2. Saat glukoz değerinin normal olmasına rağmen 2.saatten önceki herhangi bir zaman noktasında plazma glukoz düzeyinin 200 mg/dl’nin altında olmasıdır.

    Gebelik Şekeri

    Gebelikte ortaya çıkan diyabete gestasyonel diyabet denir.

    Gebeliğin 24-28. haftaları arasında tarama ve tanı testi yapılmaktadır.

    Gebelikte taramada 2 aşamalı ve tek aşamalı olmak üzere iki ayrı uygulama mevcuttur.

    1- 75 gram glukoz solüsyonu içimi sonrasında yapılan tek aşamalı tes:

    • Açlık glukoz değeri 92 ve üstünde
    • Tokluk 1. Saat plazma glukozu 180 ve üstünde
    • Tokluk 2. Saat plazma glukozu 153 ve üstünde

    En az bir patolojik sonuç ile tanı konulabilir.

    2- iki aşamalı test:

    İlk aşamada 50 gram glukoz solüsyonu içimi sonrasında ; 1. Saat kan şekeri 140 ve üzerinde ise ikinci aşamaya geçilir.

    İkinci aşamada 100 gram glukoz solüsyonu içimi sonrasında;

    • Açlık glukoz 95 ve üstü
    • tokluk 1.saat plazma glukozu 180 ve üstünde
    • tokluk 2. saat plazma glukozu 155 ve üstünde
    •  tokluk 3.saat plazma glukozu 140 ve üstünde ise

    En az iki patolojik sonuç ile tanı konulabilir.

    Ogtt (Şeker Yükleme Testi)

    1. Test öncesi en az 3 gün yeterli miktarda karbonhidrat alınmalıdır. Yeterli miktar karbonhidrat 150 mg ve üstüdür.
    2. test için 8 saatlik açlık sonrası sabah test uygulanır.
    3. test öncesi akşam 30-50 gram karbonhidrat içeren bir öğün tüketilmelidir.
    4. test öncesi ve test sırasında su içilebilir, ancak kahve/çay/sigara içilmez.
    5. test sırasında kişinin istirahat halinde olması gerekir.
    6. enfeksiyon durumundaysa test ertelenmelidir. Antipsikotik ilaç kullanımında test yapılmamalıdır
    7. glukoz sıvının içilmeye başlandığı an, testin başlangıcı kabul edilir. Test 2 saat sonra kan örneği alınır.
    8. açlık kan örneği alındıktan sonra standart olarak 75 g anhidroz glukoz veya 82,5 g glukoz monohidrat 250-300 ml su içinde eritilip 5 dakika içinde içilir.

    Diyabet Tanısında Kullanılan Diğer Testler

    1- C PEPTİD DÜZEYİ: pankreastaki beta hücrelerinin miktarını gösterir. Yani insülin salgılanma durumunu gösterir.

    2-ADACIK ANTİKORLARI:

    En sık kullanılan ve kanda en uzun kalan antikorlar Anti-glutamik asit dekarboksilaz dır.

    3- FRUKTOZAMİN: kanda bulunan glukoz proteine bağlanır. Kanda en fazla bulunan protein albümin olduğundan, fruktozamin testi glükozun bağlı olduğu albümini gösterir.

    Albümin yatı ömrü 14-21 gün olduğu için fruktozamin testi 2-3 haftalık süre içindeki ortalama kan şekeri düzeyini yansıtır.

    HgA1c’nin güvenilir olmadığı durumlarda fruktozamin yararlı olabilir.

    Gebelik Döneminde Kan Şekeri Takibinde Fruktozamin Testi Kullanılabilir.

    Vitamin C Kullanımında İse Teste Güvenilmez.

    4- HOMO- IR : FONKSİYONEL TIPTA ‘’ 1 ‘’ ve ALTINDAKİ DEĞERLERİ GÜVENLİ OLARAK KABUL EDERİZ.

    5- AÇLIK GLUKOZ: FONKSİYONEL TIPTA “90 “ve ALTINDAKİ DEĞERLER NORMAL OLARAK KABUL EDİLİR.

    6- AÇLIK İNSÜLİN: 2-5 arasında olması normal kabul edilmektedir.

    7- KROM DÜZEYİ: düşük olduğu durumda takviye edilmelidir.

    Diyabet Durumunda Kullanılacak Yardımcı Takviyeler

    1- KROM : Birçok çalışmada krom kullanımı; Açlık kan şekeri. Açlık insülin, HgA1c ve cilt altı yağ kitlesinde ve iç organ yağ kitlesinde azalmaya yol açar.

    Krom kullanımında yüksek doz önerilmez. Ortalama 1000 mikrogram pikonilat ile yağ dokusunda cilt altı yağı azaltmakta, kan şekerini azaltmaktadır.

    2-BİOTİN: Kan glükozunun karaciğer hücrelerine çekilmesini sağlar. Pankreastan insülin salgılanmasını arttırır. Glukozun kullanımını arttırır.

    Krom Ve Biotin Kombinasyonları

    • Açlık kan şekerini düşürür.
    • HgA1c düzeyinde azalmaya neden olur.
    • Kan fruktozamin düzeyinde azalmaya neden olur.

    Alfa Lipoik Asit

    • Antioksidandır.
    • Mitekondirial destek ürünüdür.
    • Günde 100-1800 mg dozunda kullanılabilir.
    • Hayvansal gıdalarda fazla miktarda bulunurken, sebze ve meyvelerde daha az oranda bulunur.
    • Hindistan cevizi yağında yüksek miktarda bulunur.
    • Aynı zamanda alfa lipoik asit, miekondiride de sentezlenir.
    • İnsülin duyarlılığını arttırır.
    • Hem damar yolu ile hemde oral olarak kullanılabilir.
    • ALA verildiğinde kanda pirüvat ve laktat miktarında azalma meydana gelir.
    • Hem insülin bağlı, hem de insülinden bağımsız glükozun hücre içine alınmasını arttırır.
    • Diyabet hastalarında günde 1000-1200 mg verilebilir.
    • Ala aynı zamanda detoks kaynağıdır.
    • Vücutta arttan kurşun ve arsenik gibi ağır metaller ala miktarını azaltır.
    • Ala detoks tedavisinde de kullanılmaktadır.

    Glutatyon ve tiyoredoksinin yenilenmesinde de sağlar.

    demir-metabolizmasi

    karaciger-fonksiyon-testleri

    Kimlere Alfa Lipoik Asit Verelim?

    1. GAMA GLUTAMİL TRANSPEPTİDAZ(GGT) enzimi yüksek olan (GGT düzeyi 10-20 arasında olan hastalarda ALA 200 mg sabah ve akşam kullanılabilir)

    Demir Metabolizması

    Demir desteği sık olarak fonksiyonel tıpta kullanılmaktadırlar.

    Bakır ile beraber mitekondirial destek ürünüdür.

    Demir vücudumuzda birçok proteinin yapısında bulunur. Bu proteinlerin bedenimizde çok önemli görevleri vardır.

    • 1- HEMOGLOBİN: oksijeni taşır. Dokuda oksijen düşünce, dokuya oksijeni verir.
    • 2-MİYOGLOBİN: kasdaki oksijenin depolanmasını sağlar.
    • 3-KATALAZ: antioksidan sistemde önemlidir. Dokuların antioksidan sistemini sağlayan enzimlerden biridir.
    • 4-SİTOKROMLAR: karaciğer detoks sisteminde önemlidir. Yapısında Demir ve bakır bulunur.
5-PEROKSİDAZLAR:

    Vücudumuzda bulunan 3 ayrı peroksidaz enzimi vardır. Önemi çok büyüktür. Antioksidan sistemde önemli yerleri mevcuttur. Kısaca bu enzimleri inceleyeceğim:

    • miyeloperoksidaz: nötrofil yapısında bulunur, vücudumuzu bakterilere karşı savunmaktadır.
    • glutatyon peroksidaz: en önemli antioksidan enzimidir. Serbest oksijen radikallerini süpürür.
    • tiyoperoksidaz: tiroid bezinde bulunur.

    Hashimota hastalarında Demir depolarına dikkat etmek ve yüksek tutmak gereklidir,

    6-NİTRİK OKSİT SENTAZ: kalp ve damar hastalıklarından korur. Etkinliği için Demir gereklidir.

    Demir Emlimi Nasıl Olur?

    • Duedunumdan emilir.
    • Diyette bulunan Demir +3 değerinde olup, edilebilmesi için +2’ye indirgenmesi gerekir.
    • Diyette alınan vitamin C , demir emilimini arttırır.
    • Duedenum mukozası hasarında demir emilimi azalır.
    • Demir takviyesi çinko ile beraber alınmamalıdır, aralarında 4 saatlik bir süre olmalıdır.
    • Unutulmaması gereken bakır eksikliğinde demir emilimi yeterli olmaz.

    Demir Eksikliği Nedenleri

    1. Alımda yetersizlik
    2. emilim problemleri
    3. akut kan kaybı
    4. kronik kan kaybı

    Demir Metabolizması İle İlişkili Testler

    • 1- serum demir düzeyi
    • 2- total demir bağlama kapasitesi
    • 3-doymamış demir bağlama kapasitesi
    • 4-transferin satürasyonu: (serum Demir / total demir bağlama kapasitesi) x100
    • 5-serum Ferritin düzeyi (normal ferritin düzeyi 50-100 arasındadır. Özellikle hipotroididide ferritin düzeyini 100 civarında tutmakta fayda var)
    • 6-tam kan sayımı ( hemoglobin düşer)

    KAN TAHLİLİ İLE TALASEMİ ve DEMİR EKSİKLİĞİ TANI, AYIRICI TANI

    MCV / eritrosit SAYISI = 12 altında ise Talasemi,

    13 ve üzerinde ise Demir eksikliği ile uyumludur.

    Unutulmaması gereken Talasemi ile beraber Demir eksikliğinin de olabilceğidir.

    Karaciğerin Görevleri

    1. Glikojen depolar,
    2. Demir depolar,
    3. Yağda eriyen vitaminlerin depolanmasını sağlar ( A, D, E, K)
    4. Vitamin B 12 depolar,
    5. Vitamin D sentezini sağlar,
    6. Plazma proteinlerini üretir.
    7. Kanda pıhtılaşma faktörlerini üretir.
    8. Safra üretir,
    9. Vücudumuzda üretilen ve dışardan aldığımız toksinlerin temizlenmesini, atılmasını sağlar,
    10. Yağları depolar,
    11. Yağları taşıyan proteinlerin sentezini sağlar,
    12. Açlık ve toklukta metabolizmayı düzenler,
    13. Bağışıklık sistemimize katkı sunar.

    Karaciğer Fonksiyon Testleri

    1- ALBÜMİN

    Serum değeri: 3,4- 4,7 g/dl

    Plazmada en fazla bulunan proteindir.

    Albüminin kandaki görevi önemlidir taşıyıcı olmasıdır.

    Albümin düzeyi hem modern hemde fonksiyonel tıpta oldukça önemlidir.

    Plazmada albümin değerinin azalması oldukça önemlidir.

    Albümin azalması bazen kayıp, yıkım veya sentez sorunlarından kaynaklanabilir.

    Albümin karaciğerin sentezleme fonksiyonunu gösteren önemli bir testtir. Ancak albümin eksikliği de kronik karaciğer hastalıklarının bir göstergesi olabilir.

    Protrombin Zamanı

    Karaciğer, kanımızdaki pıhtılaşma faktörlerini sentezler.

    Bu nedenle karaciğer sentez problemlerinde pıhtılaşma zor olur, kanamalar uzun sürer.

    Ancak pıhtılaşma elemanlarının aktivitesi için aynı zamanda K vit de gereklidir.

    Bu nedenle K vit eksikliğinde de pıhtılaşmanın uzadığını görürüz.

    K Vitamini Eksikliği Nedenleri

    1. kan sulandırıcı kullanımı,
    2. safra yetmezliği ( K vitamini emilimini engeller)
    3. yağ emiliminin bozulması

    Karaciğerin Atılım Durumunu Gösteren Testler

    Testler arasında sık istenilen, bilirübin KARACİĞERİN atılım fonksiyonlarını gösteren önemli bir testtir.

    Direk ve indirek olarak 2 ayrı bilirübin mevcuttur.

    Direk bilirübin: 0,1-0,4 g/dl

    İndirek bilirübin: 0,2-0,7 g/dl arasındadır.

    Hangi Şikayetlerde Karaciğer Enzimleri İsteme Nedenlerimiz

    • Halsizlik, yorgunluk
    • İştahsızlık,
    • Bulantı, kusma,
    • Karın ağrısı,
    • Karında şişlik,
    • Sarılık,
    • İdrar renginde koyulaşma,
    • Dışkı renginde açılma,
    • Kaşıntı,
    • Vücutta ödem,
    • Deride renk değişikliği, kanama alanları,
    • hepatit virüsü ile karşılaşma riski olan,
    • Alkol kullanım öyküsü,
    • Toksik kimyasallara maruz kalan,
    • Uzun süreli, karaciğere zararlı ilaç kullanan,
    • Kilolu ve diyabetik hastaların karaciğer enzimleri takip edilmelidir.

    Klinikte Sık Olarak Kullandığımız Karaciğer Enzimleri

    1-AST (SGOT):

    Çalışmasında Vitamin B6( pridoksal fosfat) kullanır.

    Kadınlarda 8-43 U/L

    Erkeklerde 8-48 U/L normal kabul edilir.

    Karaciğer ve kan hastalıklarında, kalp krizinde, kas hasarında değeri yükselir.

    6 ay içinde normal değerlere dönmedi beklenir.
    2-ALT ( SGPT):

    Çalışmasında Vitamin B6 (pridoksal fosfat) yardımcıdır.

    Sadece karaciğer hasarında değeri artar.

    Kadınlarda 8-43 ve erkeklerde ortalam 8-48 arası normal kabul edilir.

    AST Vve ALT ARTTIĞI DURUMLAR

    • 1- hepatitler
    • 2-yağlı karaciğer
    • 3-safra yolu hastalıkları
    • 4-karaciğeri etkileyen diğer hastalıklar

    AST ve ALT YÜKSEKLİĞİNİN EN SIK KARŞILAŞILAN NEDENİ KARACİĞER YAĞLANMASIDIR.

    omega-3

    homosistein

    Homosistein

    4-8 arasında olmalıdır.

    Homosistein eksikliğinde gulutatyon açıklığını, fazlalığında metilasyon ile ilgili problemleri gösterir.

    Homosistein yüksekliğinde; vit B2, vit B6, vit B12, folik asit, betain (mide asidi desteğidir) verilmelidir.

    Homosistein Düşüklüğünün Nedenleri

    1. soğan, sarımsak yada brokoli, Çin lahanası, bürüksel lahanası, turp, şalgam, karnıbahar gibi sebzeler tüketilmiyorsa
    2. vejeteryan bazı aminoasitler daha düşüktür, dolayısıyla homosisteinde düşer
    3. kronik iltihapta gulutatyon ihtiyacı artar, homosisteinde gulutatyo sentezine gerçekleştireceği için homosistein düşer
    4. otistik çocuklarda artmış gulutatyon ihtiyacı nedeniyle, homosistein düzeyi düşer.

    OMEGA 3

    Kronik iltihabı engeller. Oksidatif stresi azaltır. Damar endotelini korur.

    Omega 3 indeksi =4-6 arasında olmalıdır.

    Omega 3/ omega 6 oranı yaklaşık 1 civarında olmalıdır. Omega 6 oranının artması kronik inflamasyona yol açabilir

    GULUTATYON

    Kronik stresde GULUTATYON değeri düşer. Temel nedeni glisin, sistein ve metiyonun yetersizliğidir.

    Nadir kullanılan ve oldukça pahalı olan aminoasit analizlerinde sülfür içeren aminoasit olan metiyonin, taurin ve homosistein düşüklüğü GULUTATYON sentezine ihtiyaç anlamına gelir.

    GGT artışı gluatatyon azlığını gösterir.

    HİGH SENSİTİVE (HASSAS) CRP

    Kardiyovasküler riski belirlemede bağımsız risk faktörüdür.

    Sağlıklı bireylerde hsCRP yüksekliği, kalp hastalığı risk artışını,

    Kalp hastalığı olan bireylerde ise hastalığın tekrarlayabileceğini gösterir.

    hsCRP değeri 1’in altında olmaldır.

    Düşük risk: < 1

    Orta risk: 1- 3 arasında

    Yüksek risk: >3 üstündeolmasıdır.

    HsCRP değeri 10 ve üstünde olması, akut enfeksiyonu gösterir. Ancak risk analizi yapabilmek için 2 hafta aralıklarla ölçüm yapılmalıdır.

    hsCRP Artışı Yapan Durumlar:

    • Hipertansiyon
    • obezite
    • sigara
    • diyabet
    • kronik yorgunluk
    • hormon replasman tedavisi alan kadında
    • kronik enfeksiyon
    • yüksek proteinli diyet
    • kronik inflamatuar hastalık

    hsCRP Azaltan Durumlar:

    • orta derece alkol alımın
    • fiziksel aktivite
    • resveratrol
    • kilo verme
    • sigarayı bırakma
    • Akdeniz beslenme
    • berberin, biotin, alfalipoik asit

    Serbest Radikaller

    Hedefinde lipitler, proteinler, hücre membranı ve DNA bulunur.

    Kan Yağları

    Hücre membramının yapısında bulunur. Hücre membran akışkanlığını sağlar. Aynı zamanda; safra asitleri, d vit ve birçok hormonların yapısında bulunur.

    Vücudumuzdaki kolesterolün %20-25’i besinler ile alınırken, 75-80’ikaraciğerde sentezlenir.

    TOTAL KOLESTEROL: 140- 200

    LDL KOLESTEROL: 70- 100 değerinin altında olmalıdır.

    Kalp ve damar hastalığı açısından risk olan hastalarda değer 70 altında olmalıdır. Genetik olarak risk artışı olan hastalarda LDL 100 altında olması yeterlidir. Ateroskleroz da en çok suçlanan LDL kolestrol düzeyinindeki artıştır. LDL içeriğindeki partiküllerin büyüklüğüne göre iki gruba ayrılır. Partiküllerin küçük olması , kardiyovasküler hastalık riskini daha çok arttırır. Küçük LDL parçaları, trigliserit değeri yüksek olan özellikle menopoz döneminde daha çok rastlanır. Trigliserit değeri 180 ve üzerinde olanlar Özellikle LDL partikül sayısındaki artış kalp damar hastalıkları riskinde artışa yol açar. LDL partikül sayısındaki artış ile beraber ApoB konsantrasyonu da artar. LDL kolesterolü yüksek ama partikül sayısı düşükse kardiyovasküler hastalık riski düşüktür. LDL kolestrol düşük ancak partikül sayısı yüksek ise risk yüksektir.

    LDL partikül sayısı tayini oldukça pahalıdır.

    LDL 7 ayrı sınıfa ayrılmaktadır.

    LDL 1 ve 2 koroner kalp hastalığı riski düşüktür.

    LDL 3 ve 7 koroner kalp hastalığı riski artmıştır.

    HDL: erkekte 40, kadında 50 altında olmalıdır. ApoA1 içerir. ApoA1 yüksekliği kardiyovasküler riski azaltır.

    ApoB /A1 oranı kalp hastalığı riskinde oldukça önemlidir. Kadında 0,6 erkekte 0,7 altında olmalıdır.

    ApoB analizi: yüksek trigliseriti olan, obez, diyabetik, metabolik sendromlu kişilerde ApoB analizi yapılabilir.

    TRİGLİSERİT: 150 altında olmalıdır. Kal damar hastalıklarının önemli bir belirtecidir.

    LİPOPROTEİN A: ApoB içerir. LDL gibi davranır. Yapısal olarak plazminojene benzeyen apo A içerir. Lip A değeri 50 ve üzerindeyse hastada kardiyovasküler hastalık riski yüksektir.

    Hdl Düzeyini Arttırma

    • Egzersiz,
    • Sigara bırakılması,
    • Trigliserit düzeyini azaltılmasıda HDL düzeyini arttırır.
    • Omega 3 tüketilmesi önerilir.

    Hafif Trigliserit Yüksekliğinde Tedavi Yaklaşımı

    1. kilo verme,
    2. şeker ve alkolden kaçınılmalı,
    3. egzersiz,
    4. omega 3,

    Şiddetli Trigliserit Yüksekliğinde

    1. günlük yağ alımı kısıtlanmalı,
    2. günlük toplam yağ alımını 20-40 gram arasında ,
    3. yağlar arasındada kısa ve orta zincirli yağ asitleri olan Hindistan cevizi yağı kullanılabilir.
    4. omega 3 yağ asitleri mutlaka önerilmelidir ( 2—4 gram gibi yüksek doz kullanılmalı aönerilir.
    5. günde 2 gram Niasin (B3) vitamini önerili
    6. sitatin içeren ilaçlar
    7. fibrat içeren ilaçlar
    8. berberin, krom, alfalipoik asit

    İnsülin direnci ile beraber en sık gördüğümüz metabolik sendrom trigliserit yüksekliğidir. Karaciğer yağlanması 20-30 lu yaşlarda başlar. İnsülin düzeyi 2-5 arasında olmalıdır. Homo-ır oranıda 1’in altında olmalıdır.

    hipertansiyon

    bobrek-fonksiyon-testleri

    Hipertansiyon

    Hipertansiyon tedavisinde en önemli tedavi yaklaşımı; potasyum ve magnezyumdan zengin, sodyumdan fakir beslenmektir. Potasyum, diüretik gibi davranarak tuz emilimini engeller.

    Dna Metilasyonunu Azaltanlar (dna Hasarı)

    Yeşil bitkiler, patates, meyve tüketimi, bakır, niasin, tiamin, Demir

    Dna Metilasyonunu Arttıranlar

    Alkol, sigara

    Nitrik Oksit Sentezini Arttıranlar

    • Bir aminoasit olan Arginin, oksijen ile birleştiğinde nitrik oksit sentezini arttırır. Arginİn eksikse nitrik oksit sentezi gerçekleşemez.
    • Arginin takviyesi nitrik oksit sentezini arttırmaktadır.
    • Bazı çalışmalarda Arginin takviyesi, tansiyonu düşürdüğü tespit edilmiştir.
    • Circumin, kırmızı şarap, şalgam, soya fasulyesi, resveratrol
    • GGT: 5- 10 arasında olmalıdır. GGT değeri yüksek olan hastada GULUTATYON azlığını gösterir. Bu hastalara alfalipoik asit önerilir
    • Albümin: 3,5- 5,5 arasındadır.
    • Kreatinin: kadında 0,55-•1,02
    • erkekte 0,72- 1,18
    • Ürik asit: 2-5,5 mg/dl arasınd olmalıdır. Yüksekliğinde bol su verilmeli ve proteinden fakir diyet verilmelidir.
    • Fizyolojik düzeyde antioksidan, yüksek düzeyde ise prooksidan (zarar vericidir).
    • Trehalaz aktivitesi <%2 altında olmalıdır. Böbrek hasarının erken döneminde tespit edilmesini sağlar.
    • Kolestrol yüksekliğinde kullanılan, ilaçların birçoğu kanda koenzim Q10 eksikliğine yol açar.

    Alkalen Fosfataz ( Alp)

    • Karaciğer, kemik, plesanta, ince barsak ve böbreklerde yüksek miktarda bulunur,.
    • Çinko eksikliğinde enzimin çalışması azalabilir. Böyle durumlarda çinko takviyesi oldukça önemlidir.
    • Raf

    Gama Glutamil Transpeptidaz (ggt)

    Kanda ölçtüğümüz enzim düzeyi karaciğer ve safra sisteminden kaynaklanır.

    Görevi aminoasitler ve küçük peptidlerin hücre zarından alınmasını sağlayan, fonksiyonel tıptaki önemli enzimlerden biridir.

    Karaciğer ve safra kesesi hastalıklarının göstergesidir. Aynı zamanda yüksek enzim düzeyi, vücutta toksik yükün artttığını gösterir. Detoks amacıyla berberin kullanımı, bazı kaynaklarca önerilebilmektedir. Berberin; lipid metabolizmasınıhızlandırmakta, insülin direncini azaltmakta, kardiyovasküler hastalıklardan korumaktadır.

    Alkol, antidepresanlar, doğum kontrol ilaçları, epilepsi ilaçları enzim değerinin yükselmesine neden olur.

    Böbrek Fonksiyon Testleri

    1- GLomerüler filtrasyon hızı (GFH): erkeklerde 130 ml/dk, kadında ise 120ml/dk civarındadır. Glomerüler filtrasyon azalması 30 yaş sonrası, yılda yaklaşık 0,75 ml/dk dır.

    GFH, gün içinde değişken bir çizelgesi vardır. Gece yarısı %10 daha düşüktür.

    GFH etkileyen faktörler: cinsiyet, yaş, gebelik, egzersiz, ilaçlar, beslenme biçimi dir.

    Böbreklerden günde yaklaşık 180 litre plazma (kanın sıvı kısmı) filtre olur.

    Ortalama değer 125 ml/dk dır.

    Vücut kitle endeksi arttıkça Glomerüler filtrasyon artar. aynı zamanda hamilelikte de artış izlenir.

    Ancak glomerüler filtrasyon, bireyin beslenmesinden de etkilenir. Fazla protein tüketilmesi kanda kreatinin miktarını arttırırken GFR ‘yi düşürür.

    GFH Hangi Durumlarda Bakmamız Gerekir?

    Gebelik de böbrek fonksiyonlarının takibinde ve böbrek hastalıklarının takibinde kullanılır.

    2-Kreatinin: mutlaka aç olarak ölçülmelidir.

    Yüksek çıkması durumunda ; öncelikle hastamızın diyeti sorgulanmalıdır. Özellikle protein tozu, aşırı egzersiz, aşırı protein tüketimi açısından sorgulanmalıdır. Eğer protein yoğun alımı mevcutsa, 3 gün proteinden fakir beslenmesi önerilir. Ve egzersiz kısıtlanması ardından aç olarak ölçüm tekrarlanmalıdır. Böbrek fonksiyon bozulmasında önere glomerüler filtrasyon düşer, ardından kreatinin yükselir. yani kreatinin yükselmesi geç kalınmış vakalara yol açabilir.

    Kan kreatinin düzeyinin azalması; metilasyon problemlerinin belirtisi olabilir. Kreatinin düzeyinin düştüğü durumlarda protein, metionin ve diğer aminoasitler ile destekleme oldukça önemlidir.

    Kreatinin düzeyi yükseklik tespit edildiğinde; yüksekliğin gerçekten mi, yoksa yalancı bir yükseklik mi olduğunu ayırt etmek aracıyla sistatin C düzeyine bakılabilir. Genç erişkinlerde sistatin C düzeyi 0,85- 1,12 mg arasındadır.

    Böbrek fonksiyonları bozulduğunda ‘sistatin C` düzeyi , kreatinin göre daha erken yükselir.

    3-Kreatinin klirensi:

    4-Üre: Karaciğerde sentezlenir. İdrarla atılır.

    Ürenin artma nedenleri arasında; yüksek proteinli diyet, artmış protein yıkımı, kanama, kalp yetmezliği, kortizol kullanımı, su azlığı, azalmış böbrek kan akımı sayılabilir.

    Üre düzeyinin azalma nedenleri arasında; enfeksiyon, tümörler, karaciğer hastalıkları sayılabilir.

    5-Üre klirensi:

    6-Ürik asit: Ortalama değeri 2-5,5 mg arasındadır. İlerleyen yaş ile beraber ürik asit düzeyi artar. Aynı zamanda alkol, gebelik zehirlenmesi, protein ve karbonhidratların fazla tüketimide ürik asit düzeyini arttırır.

    Artan ürik asit aynı zamanda böbrek taşlarının oluşumunuda arttırır.

    C vitamini kullanımı ürik asit düzeyini azaltır. Mutlaka ürik asit yüksekliği olan hastada antioksidan verilmeli, karbonhidrattan fakir beslenme önerilmelidir.

    Ürik asit düzeyinin azalması; molibden eksikliğinde de görebiliriz.

    7-Nephro Test: Böbrek hasarını erken evrede gösteren önemli bir testtir. Sağlıklı kişilerde, böbreklerin çıkan kulpunda trehelaz enzimi mevcuttur. Böbreklerdeki hasar ile beraber idrarda trehalaz enzim aktivitesinde artış izlenir.

    Sağlıklı bir kişide trehalez aktivitesi 2’nin altındadır.

    Gastrointestinal Sistem Ve İmmün Sistem

    MİDE SORUNLARI, REFLÜ, GASTRİT:

    Mide çalışmasında etkili enzimler:

    1. GASTRİN: Mide asitini salgılatır. Mide hareketini arttırır.
    2. SOMATOSTATİN: Sindirimi yavaşlatır. Gastrin salgılanımı azaltır.
    3. GHRELIN: Açlık hormonudur. Yağ depolanmasını destekler. Mide hareketini ve mide sekresyonunu arttırır.
    4. OBESTATİN: Tokluk hormonudur.
    5. HİSTAMİN: Asit sekresyonunu uyarır, mide hareketini arttırır.
    6. PARYETAL HÜCRE: Asit salgılar. Atrofik gastritte tutulan hücrelerdir.

    HELİKOBAKTER PİLORİ

    insanlığın %50 sinden fazlasında mevcuttur.

    Mide koruyucu olarak kullanılan ilaçlar bakterinin yayılımına neden olur.

    Tedavi sonrası mide asidinin iyi olması, enfeksiyon tekrarını engeller.

    refluyu-tetikleyen-gidalar

    mide-asidinin-azalmasi

    Helikobakter Pilori İçin Uygulanılan Testler:

    Dışkıda antijen, kan testi, üre nefes testi, endoskopik biyopsi.

    Asit Reflüsü Tedavisi

    • yaşam şekli değişiklikleri
    • antiasitler
    • proton pompa inhibitörleri
    • cerrahi

    Reflüyü Tetikleyen Gıdalar

    • kızartılmış, kurutulmuş gıdalar
    • aşırı salçalı yada baharatlı gıdalar
    • narenciye
    • kafein
    • sigara
    • ağırlık egzersizi
    • geç saatte yemek
    • büyümek porsiyon
    • hızlı yemek yemek

    Hidroklorik Asit

    Mideden salgılanan ve sindirimi sağlayan asidik bileşikti. Mekanik sindirimi sağlar.

    Suda iyi çözünür. Bu nedenle iyi çiğnenmesi etkinliği arttırır.

    Boza kıvamına gelene kadar çiğneme oldukça önemlidir.

    Yemekle su içildiğinde büyük boy proteinlerin parçalanmasını azaltır. Büyük boy proteinler bağırsana geçiçek ve inflamasyona yol açar.

    Yüksek asidik mide içeriği ile yiyeceklerdeki mikropların, patojenlerin temizlenmesinide sağlar.

    Mide Asidinin Azalması

    • Nedenleri arasında bağırsak mikrobiyotasının bozulması,
    • SİBO
    • mide mukoza hasarı—gastrit, ülser
    • Antibiyotik/ gıda koruyucular
    • Kafein, alkol, sigara ( mide kapakçığını bozup, mikrobiyotayı bozmaya bağlı)
    • Hipotroidi
    • Kronik stres ( derin bir nefes alarak yemeğe başlayın)

    Mide Koruyucu İlaçlar - Proton Pompa İnhibitörleri Birtakım Sindirim Sistemi Sorunlar

    • Besin emilimini bozar. (Ca, Mg, B12 , Fe.. emilimini bozar)
    • Vitamin C emilimini bozar.
    • İnce bağırsakta bakteri ve mantar çoğalması,
    • Nitrik oksit seviyesini düşürerek kardiyovasküler hastalık riskini arttırabilir.

    Helikobakter Pilori

    • Midede yerleşim gösterir.
    • Toplumda %50 oranında pozitifliği mevcuttur.
    • Mide asidi ile bu bakteri yayılımı önlenir. Mide asidiniz bozulursanız bakteri çoğalır.
    • Bu bakteri mide mukozasına hasar verir.
    • Tedavide uygun antibiyotikler veriliir. Önemli bir ayrıntı mide koruyucuların tedavi süresinse kullanılması gerektiğidir.

    Reflü Tedavisi

    Yaşam şekli değişiklikleri önemlidir.

    Meyan kökü de mide ve yemek borusu yaralarını iyileştirir.

    Tetikleyen gıdalar:

    • Kurutulmuş / kızartılmış gıdalar
    • Baharatlı ve salçalı gıdalar
    • Endüstriyel besinler
    • Narenciye
    • Kafein
    • Sigara dan uzak kalınmalıdır.
    • Geç saatte yemek yenmesi,
    • Büyük porsiyonlar,
    • Hızlı yemek,
    • Kronik stres,
    • İç organ yağlanması,

    Sibo Nedir?

    İnce bağırsaklarda aşırı bakteri çoğalmasıdır.

    Bütün hastalıklar bağırsakta başlar. Bağısak hasta ise vücudun geri kalanında hastadır veya hastalık başlamaktadır.

    İrritabl Barsak Hastalığı (IBS)

    Tekrarlayan karın ağrılarına, ishal ve kabızlık atakları eşlik eder. Şikayetlerin ortalama 6 ay önce başlamış ve son 3 aydır şikayetlerin devam etmesi gerekir.

    Sindirim sistemi hastalıklarının %60’ı

    Kadınlarda daha sık rastlanır.

    BAĞIRSAK GEÇİRGENLİĞİNİN EŞLİK ETTİĞİ İRRİTABL BARSAK SENDROMUNDA TETİKLEYİCİ NEDENLER:

    • Gıda hassasiyeti ve alerjiler,
    • Enfeksiyonlar,
    • Olumsuz duygular, stres
    • Yetersiz mide asit salgısı,
    • Yetersiz pankreas salgı yetmezliği,
    • Sindirim sisteminde yer alan kapakçıkların fonksiyonun bozulması IBS de etkendir.
    • İrritabl barsak sendromu, büyük ölçüde psikojenik olduğu düşünüler

    Bağırsak İnflamasyonu Ve İltihabı Engelleyen Besinler

    • Yağlı, vahşi balıklar
    • Serbest gezen keçi, koyun, tavuk, hindi
    • Yağlı tohumlar (badem, ceviz, keten tohumu)
    • Koyu yeşil yapraklı krmızı, mor renkli sebze ve meyveler
    • Sızma zeytin yağı, zeytin
    • Düşük sıcaklıkta pişmiş besinler
    • Baharatlar (biberiye, zerdeçal, zencefil, kekik, sarımsak, karanfil)

    Bağırsakta İnflamasyonu Ve İltihabı Arttıran Besinler

    • Rafine şekerler,
    • Yüksek omega 6 içeren mısır, ayçiçeği, soya yağı
    • Yüksek gluten içeren tahıllar
    • Yüksek sıcaklıkta pişmiş besinler
    • Süt ve süt ürünleri
    • Gluten içeren gıdalar ( bağırsak mukozasına zarar verir, geçirgenliği arttırır.)

    Premenopoz Döneminde Hormon Takviyesi

    Premenopoz aşamasında, östrojen fazlalığı ve progesteron eksikliğine bağlı birtakım sorunlar ila karşılaşılabilir.

    Östrojen fazlalığının oluşturduğu klinik bulgular:

    1- adet düzensizliği, uzun ve ağır kanama

    2- vücutta şişkinlik, ödem, kilo artışı

    3- göğüslerde hassasiyet

    4- mizaç gel gitleri, sinirlilik, hafıza kaybı

    5- adet öncesi baş ağrısı

    6- uyku bozukluğu

    7- tiroid hormon sorunları ( hipotroidi)

    8- pıhtılaşmayı arttırır

    10- kolestrol dengesini olumlu yönde etkiler

    11- kemik üzerinde östrojenin olumlu etkileri vardır.

    Progesteron

    1- yağ yıkımını sağlar, kilo alımı I frenler

    2- idrar söktürücü

    3- kemik yapımını uyarır

    4- pıhtılaşmayı kontrol eder

    5- östrojenin meme dokusundaki etkisini kontrol eder

    6- endotel üzerinde olumlu etkileri vardır

    7- antidepresan özelliktedir

    8- uykuya yardımcıdır.

    SONUÇ: ÖSTROJEN VE PROGESTERON FARKLI ETKİLERİ OLAN , BİRBİRİNİ DENGELEYEN HORMONLARDIR

    Cinsel istek düşük olan kadında düzenli progesteron verilebilir. Progesteron takviyesi 28 günlük siklüsün 12-14 gününde verilmelidir. Testesteron hormon takviyelerininde klinik yararlıları mevcuttur.

    Testesteron hormon takviyesinde, belirleyici değer serbest androjen endeksidir.

    Serbest androjen endeksi düşük olan kadında testesteron hormon takviyesi uygun durumlarda 1-2 mg günde verilebilir. Kullanım hastanın şikayetleri, tetkikleri ve yaşına bakılarak karar verilir.

    menopoz-hormon-tedavisi

    menopozda-hormon-tedavileri

    Menopozda Bireysel Ve Bioeşdeğer Hormon Tedavisinde Kullanılan İaçlar

    Tedavi başlanma zamanı, menopozun başlangıcında yapılması etkinliğini arttırır. Özellikle beyin, kalp ve kemik ile ilgili faydaları için ne kadar erken, o kadar etkindir.

    Kadın bedeninde 3 farklı östrojen mevcuttur.

    E1: östron (zayıf bir östrojendir. Kaynağı özellikle böbrek üstü bezidir.)

    E2: östrodiol ( üreme çağında salgılanan östrojendir)

    E3: Östriol ( hamilelikte artar. Gebelikte 200-220 pg/ml civarında olur.). Menopoz sonrasında vajınal kuruluk tedavisinde kullanılan östriol kremlerinin hedefi mesane ve vajina mukozasıdır. Meme ve rahim üzerine etkisi zayıftır.

    kanda dolaşan östrojen organlara etkisini gösterebilmesi için, kendine uygun bölgelere bağlanması gerekir. anahtar ve kilit gibi düşünebilirsiniz. uygun alana bağlanan östrojenin, her organda etkisi farklı olur.

    RAHİMDE: hücre çoğalmasını uyarır.

    BAĞIRSAKTA: hücre çoğalmasını baskılar. Bundandır ki östrojen tedavisi, gastrointestinal sistem kanserlerini azaltmaktadır.

    hormon tedavisi başlanılan ilk yıllarda kardiyovasküler hastalıkları arttırırken, takip edilen yıllarda risk azalır. ilk yıllarda risk artışının nedeni, mevcut olan damar plaklarının parçalanmasıdır.
     

    1-Magistral Estrojen (ÖSTRODİOL): Kadın bedeninde fizyolojik olarak salgılanan östrodiol (E2) hormonudur. Krem şeklindedir. Her uygulama sırasında 0,5 mg lık estrodiol mevcuttur. Kullanım şekli doktorunuzun önerisine göre değişik dozlarda olabilir.Menopoz semptomlarının giderilmesi amacıyla uygun hastada kullanılır. Cilt yoluyla kullanılan östrojen içeren kremlerden 6 saat sonra kan düzeyi maksimum seviyeye çıkar. Hedef östrodiol düzeyi 50-150 pg (minimum 30)arasındadır.

    Kullanılan ilaçlar ile kan östrojen seviyesi en fazla 150 pg civarında olur. Daha fazla ölçülen östrojen düzeyleri ile karşılaşıldığında, ileri tetkik ve araştırma yapılmalıdır.

    Estrodiol içeren jel (E2):

    50 gramlık tüpler şeklinde satışı mevcuttur. Her bir dozda 0,5 mg östrojen hormonu içerir. Günde bir veya iki defa , doktorunuzun önerisi ile kullanılır. Ortalama 5 veya 10 yıl kullanılabilir. Kullanım şekli aralıklı veya devamlı olmak üzere iki tiptir. Kullanımı sırasında dengeyi sağlayıcı progesteron takviyesi gerekir.

    Estrodiol içeren patch (bant): 12,5 ve 25 mg içeren dozları vardır. 12,5 mg kullanımında kan östrojen düzeyi 40-100 pikogram civarındadır. 25 mg lık doz kullanımında kan östrojen düzeyi 80-140 pikogramdır

    Aynı zaman da şuan aktif olarak satışı ülkemizde olmayan vajinal östrodiol içeren tabletlerde mevcuttur. 10 ve 25 mcg içeren tabletleri mevcuttur. Her İki dozda rahim kalınlığını arttırmaz. 25 mcg dozu mesane ve idrar çıkış deliği epitelinin yenilenmesini sağlar. ancak vajinal kullanımda estriolün daha etkin ve daha iyi klinik sonuçları mevcuttur.

    Calsium D-glucarate:

    Bağırsaktan östrojen ve toksinlerin emilip karaciğere geçişini engeller. Böylece Östrojen hormon düzeyini düşürdüğü için, kontrolsüz hormon salınımına bağlı hastalık oluşumunu engellediği düşünülmektedir.

    2-ÖSTRİOL (E3):

    Vajinal kullanıma uygun preparatları mevcuttur. Yarılanma ömrü 6 saattir. Kullanımı sırasında progesteron desteğine ihtiyaç yoktur. Uzun süre kullanılabilen meme ve yumurtalık üzerine yan etki çoğunlukla yapmamaktadır. Genellikle yükleme dozunun ardından aralıklı olarak tedaviye devam edilir. Kullanımı ve tedavi dozu bireye göre değişir.

    1 mg dozunda vajinal olarak uygulanan preparat,vajinadan hızlıca emilir. Kanda hızlıca emilir ve ortalama 50-80 pg/ml düzeyine ulaşır. 12 Saat Içinde tekrar düşer.

    3-PROGESTERON:

    Menopoz öncesinde progesteron ile tedaviye başlanılır. Çoğunlukla adet öncesinde 12-14 günlük zaman diliminde kullanılır. Uterus ve meme üzerinde östrojenik etkiyi bloke eder.

    Pro gesteron takviyesi ile menopoz öncesinde, hormonal değişikliklere bağlı oluşan kanama bozuklukları düzelir. Ancak kadın tam bir jinekolojik muayene ve ultrasonografi kontrolünden geçmelidir. Organik bir sorun olmadığı tespit edildikten sonra tedaviye başlatılmalıdır. En ufak bir şüphede ileri tetkik ve tedavi yapılmalıdır.

    Progesteron tedavisi, premenopozol aşamada düzensiz salgılanma östrojen hormonunu dengelemek amacıyla verilir.

    Ancak ilerleyen zaman ile, kadın vücudunda östrojen salgılanmamaya başlar.

    Bu durumda dışardan verilen progesteron ile adet kanaması yaşanmaz. İşte adet kanamalarının kesilmesinin ardından tedavi hem östrojen hem de progesteron takviyesi ile devam eder.

    KANDA TESTESTERON DÜŞME NEDENLERİ: menopoz ve hormonal sistemdeki bozulmaya bağlı testesteron düşebili. Ayrıca doğum kontrol ilaçları, kemoterapi ve lipit tedavisinde kullanılan ilaçlar kan testesteron düzeyini düşürebilir.

    Kanda androjen eksikliği belirtilerinden en önemlisi libido eksikliği, azalmış mizaç, azalmış iyilik halidir.

    Kan tahlilleri arasında sıklıkla istenilen total testosteronun çoğunlukla bir anlamı yoktur.

    Testosteronu kanda taşıyan proteinin

    3-DHEA (dehidroepiandrosteron) : Özellikle meme kanseri geçirmiş, menopoz semptomları yaşayan kadınlar arasında uygun hasta grubunda kullanılmaktadır.

    Genellikle 1 gramlık fitil içinde, etken madde 10 mg olacak şekilde hazırlanır. Genital bölgeye krem şeklindede uygulanan formları mevcuttur.

    6,5 mg’lık doz vajinal atrofi tedavisi için yeterlidir. Ve birçok kadında seksüel fonksiyonlarında düzeltebilmişti.

    Vajinal kullanılan dehidroepiandrosteron, vajinal pH’ı artırmakta, vajinal kuruluğu azaltmakta ve ilişkide ağrıyı engellemektedir.

    4- Testesteron kullanımı:

    Hormon tedavisinde kullanılan ilaçlardan biridir. Uygun hastada uygun zaman diliminde kullanılabilir.

    Kullanım amacı kas gücünü arttırmak, libidoya ve bilişsel fonksiyonlara katkısından dolayıdır.

    Hormon replasman tedavisinde, testesteron kullanımı başlangıç aşamasında çoğunlukla olmaz. Menopoz tedavisi sonrası şikayetleri geçmeyen kadınlara günde 2-4 mg dozunda başlatılabilir.

    Testesteron takviyeleri jel formundadır.

    Özellikle östrojen tedavisi almayan , libidosu düşük menopoz öncesinde kadında da kullanılabilir. Kan androjen düzeyi düşük olan kadında tedaviye eklenebilir.

    Tedavi öncesinde mutlaka kanda hormon miktarı ölçülmelidir. Serbest androjen endeksi hesaplanır. Menopoz öncesinde günlük 4 mg başlanırken, menopozda 2 mg olarak başlamak daha doğru olur. Genellikle profesyonel eczacılar tarafından 100 gramlık tüpler hazırlanır. Her bir puff da 1 gram jel çıkar. Her 1 gr lık jelde de 1 veya 2mg hormon içerir. Genellikle başlangıç aşamasında 2 mg kullanılırken, ardından 1 mg’a düşürülür

    Kadında testesteron ölçüm değerlerinden en önemlilerinden biri “serbest androjenik endeksi” dir.

    Serbest androjen endeksi: (total testesteron X 3,47 mg/dl ) / SHBG (ng/L)

    Serbest androjen endeksi yaşa göre normal değerleri farklıdır.

    1. 30 yaş öncesi : 4,34 ( 3,72— 4,96)
    2. 30-40 yaş arasında : 2,5 ( 2—2,96)
    3. 40-49 yaş arasında: 2,5 (1,98— 2,94) arasındadır.

    serbest androjen indeksi 2’nin altında ise testesteron tedavisi önerilir.

    5-GENİSTEİN: Fitoöstrojendir. Genellikle hücre çoğalmasını baskılar. Soya ürünüdür. Bilindiği gibi soya ürünleri zengin izoflavon içerir. İzoflovanlar kadınlık hormonu olan östrojene çok benzer.

    KETEN TOHUMU: Fitoöstrojenik özelliğe sahiptir. Menopoz döneminde östrojenik özelliğe sahipdir. Ancak östrojenin baskın olduğu durumlarda östrojenin baskınlığı ve kötü etkilerini arttırır. PREMENOPOZ ve menopozdaki hastalarda 1 tatlı kaşığı çekilmiş keten tohumunu hastalarımıza, ek bir sorun yok ise, tüketmesini önermekteyim. Ancak meme kanseri olan ve tedavi gören hastalarda fitoöstrojen kullanmamaktayız.

    6- ADAPTOJENLER:

    BLACK KOHOSH: fitoterapatik ajandır. Karaciğere zararı yoktur. Sıcak basmalarında oldukça etkilidir. Bu etki östrojenin etkisinden bağımsızdır. Hatta bazı kaynaklarda, sıcak basmaları şikayeti olan meme kanseri hastalarında kullanılabileceği yönündedir.

    MACA(PERU GİNSENGİ): birçok aminoasit içerir.

    Östrojenin Vücuttan Atılımında Etkileri Bileşikler

    • İndol 3 karbinol,
    • İzoflovanlar ( soya),
    • Omega 3
    • Resveratrol
    • Goji berry
    • Kalsiyum D glukorate

    Hormonoterapide Hasta Takibi

    1. iki ay sonra östrodiol _ progesteron düzeyi istenir,
    2. kullanılan hormonların metabolizmasını gösteren DUTCH testi 3-6 ay sonra yapılır,
    3. dışkıda gizli kan bakılır,
    4. kemik yoğunluğu iki yıl aralıklarla ,
    5. koloboskopi 3-5 yıl aralıklarla istenir.

    Premenstrual Sendrom (Adet Öncesi Gerginlik) (PMS)

    Beynin duygu ve davranışları ile ilgili durumlardan amigdale sorumludur. Bu bölümde bol miktarda seks steroidleri mevcuttur. Ve serotonin alımını düzenler. Adet öncesi gerginlikte ise hormonlardaki dalgalanmaya bağlı serotonin alımı bozulur. Serotonin mutluluk, canlılık verir. PREMENSTRUAL sendromda görüldüğü gibi serotonin eksikliği mutsuzluğa yol açar. Duygusal sorunlar ortaya çıkar.

    Çoğunlukla PMS şikayetleri ; vücutta ödem, şişkinlik, bağırsak hareketlerinde değişiklik, sinirli, gergin mizaç mevcuttur. Genellikle 40 lı yaşlarda ortaya çıkar.

    Bu kadınlar mutlaka kan tabloları ayrıntılı incelenmelidir.

    Tedavide östrojenin girişini azaltmak, üretimini bloke etmek, yıkılışını ve atılımını arttırmak önemlidir.

    Vitamin ve mineral desteği yapılmalıdır. Bazı kadınlarda sadece magnezyum desteği ve /veya ödem söktürdüler ile hayat kalitesi belirgin artar. Magnezyum sitrat ve bisglisinat formda olmalıdır. Genellikle 200-600 mg donu yeterlidir.

    Bazı hastalarda progesteron desteğide, semptomların giderilmesinde etkilidir. Tedavi etkinliği için takviyelerin ortalama minimum 3-4 ay kullanılması gereklidir. Progesteron takviyesi 40’lı yaşlar sonrasında daha doğru bir yaklaşım olur. Genellikle adetin 14. Günü başlanır ve ortalama 12-14 gün kadar ortalama 100-200 mg dozunda kullanılır. Genç ve yumurtlama sisteminde sorun olmayan bir kadında,uzun süreli progesteron takviyesine gerek yoktur.

    Her yaş grubundaki kadınlara egzersiz, yoga ve nefes egzersizleri önerilebilir. Kahve, tuz ve şekeri kısıtlamakta oldukça yararlıdır. Ayrıca atılımı arttırmak amacıyla lif içeriği yüksek beslenme ile, bağırsak pasajı arttırılmalıdır.

    Ayrıca vitex agnus castus (hayıt bitkisi), ginkgo biloba (mabet ağacı), circumin, sarı kantaron, actea racemosa (siyah yılankökü, Blackberry cohosh), evrenine primose oil (Çuhada çiçeği yağı), magnezyum (sitrat, bisglisinat), omega 3, vitamin B6 (50-200mg/gün), multivitamin, spinalakton, antidepresanlar gerekli durumlarda uygun hastalarda kullanılmaktadır.

    Magnezyum Desteğinin Premenstrual Sendromda Faydaları

    Baş ağrılarını azaltır, su tutkulumuzu engeller.

    Serotonin yani iyilik hormonunun sentezinde etkilidir.

    VİTAMİN B6 (PİRİDOKSİN PREMENSTRUAL SENDROMDA:

    Serotonin sentezinde önemlidir. Vücüttaki iltihabın (inflamasyonun) giderilmesinde etkilidir. Doğum kontrol ilacı kullaan, sigara içen, alkol kullanan ve diyabeti olan kadınlarda vit B6 açısından desteklenmesi önerilir. Magnezyumun

    ile beraber alınca etkisi artar. Tedaviye düşük doz ile başlanılması önerilmektedir.

    CİRCUMİN PREMENSTRUAL SENDROMDA:

    Mutluluk ve aynı zamanda mutsuzluk veren uyaranları düzenler. İltihap giderici olarak da bilinir. Ağrı, şişkinlik, meme hassasiyeti gibi durumlarda da etkili olur. Adetten önce 200 mg dozunda başlanıp, adetin 3. ve 4. gününe kadar kullanılabilir.

    VİTEX AGNUS CASTUS; PREMENSTRUAL SENDROMDA

    Ağrı kesici etkisi vardır.

    Şişkinlik, kaşık ağrısı ve meme hassasiyetinde oldukça etkilidir.

    Bir fitoöstrojendir. Dopamini arttırıcı ve prolaktini baskılayıcı etkisi vardır.

    AROMATERAPİ PREMENSTRUAL SENDROMDA

    Adaçayı ve lavanta yağı oldukça etkilidir.

    Endometriozis Yardımcı Tedavisi

    1. kalsiyum D-glucarate: vücutta doğal olarak bulunan portakal, greyfurt, elma, brokoli gibi gıdalarda bulunur. Vücutta östrojen hormon düzeyini düşürdüğü ve bu nedenle hormon bağımlı hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği konusunda birtakım çalışmalar mevcut. Ancak tedaviye kesin eklenmesi konusunda ek çalışmalara ihtiyaç var.
    2. circumin, keten tohumu,
    3. Zeytinyağı ile karıştırılarak tüketilebilir. Enflamasyonun azaltıcı etkisi vardır.
    4. Sabah 1, akşam 1 yemek kaşığı tüketilebilir.
    5.  omega 3,
    6. asetilsistein,
    7. flavonoidler (nar ekstresi, yaban mersini, üzüm çekirdeği, yeşil çay, üzüm kabuğu , gotu cola, pycnogenol )
    8. vitamin B12, vitamin D, iyot, melatonin önerilebilir.

    Anormal Uterin Kanama

    Östrojen detoksifikasyonunda Kalsiyum D Glucaratın etkinliği olabilir.

    Karaciğerdeki toksik yükü azaltan takviyeler arasında alfa lipoik asit ve glutatyon öncülü asetilsistein sayılabilir.

    Bu nedenle altta patoloji saptanmayan, anormal kanamada kalsiyum D glucarate, asetilsistein, alfa lipoik asit, omega 3, folat, çinko, folat, metilkobalamin, berberin, melatonin destekleri kullanılabilir. Takviyeler gerekli durumlarda ve uygun hastalarda kullanılmalıdır.

    migren-hastalarinda-hormon-tedavisi

    fonksiyonel-tip-kisirlik-tedavisi

    Migren Hastalarında Hormon Tedavisi

    Hormon tedavisine başlanması, atakları arttırabilir.

    Çoğunlukla tedaviye düşük dozda başlamak, alınan dozları küçültüp sıklığını arttırmak fayda sağlar.

    ÖSTROJEN YIKILMASI SONUCU ORTAYA ÇIKAN METABOLİTLER

    1. 16 hidroksi östron
    2. 4 hidroksi östron
    3. 2 hidroksi östron

    Dutch Testi

    Hormon replasman tedavisi alan kadınlarda istenen, kullanılan hormonlardan oluşan ara bileşikleri ölçen bir testtir.

    Östrojen ve metabolitleri, androjen ve metabolitleri, progesteron ve metabolitleri ölçülür.Oldukça pahalıdır. Bu nedenle gerekli ve uygun zamanda istenmelidir. DUTCH testi yapılmadan 3 gün önce ağızdan alınan progesteron takviyesi kesilmelidir. Vajinal kullanılan ilaçlar test yapmaya engel değildir.

    DUTCH testi yapılırken kırmızı lahana ve brokoli çorbası tüketilmemelidir.

    MENOPOZ DÖNEMİNDE KULLANILAN VİTAMİNLER, TAKVİYELER

    1- ALFA LİPOİK ASİT : günlük kullanım 400-1200 mg arasında değişir.

    2- N- ASETİL SİSTEİN: günlük kullanım 400-1200 mg arasında değişir

    3-MULTİVİTAMİN:

    4-MELATONİN: 40 yaş üstündeyse kullanılmasında fayda vardır.

    Xenoöstrojenler

    Östrojeni taklit eden çevresel toksinlerdir. Çevreleseler toksinlerden uzak yaşa. Bu toksinlerin; kozmetikler, rafine gıdalar, içtiğin suda dahi olabileceğini unutma. Bedenin detoks sisteminin çalışmaması bu toksinlerin vücuttaki zararlı etkilerini arttırır.

    Detoks sistemin çalışmasını arttırmak amacıyla:

    1. destek ürünler (kalsiyum D-glukarat gibi) ,
    2. lifli besinler ile dışkılamayı arttırmak ( keten tohumu gibi)
    3. tiroid hormonlarının ve tiroid bezine karşı oluşan antikorların tespiti,
    4. magnezyum, folat, Demir, vit B12, çinko, iyot, selenyum takviyesi,
    5. gerekli durumlarda progesteron içeren tıbbi tedavi verilebilir.

    Kısırlık

    İnfertilitede kazein, lektin ve glutenden fakir beslenme önerilir.

    Yumurtlamayı gösteren 21. Gün progesteron testi önemlidir.

    3 ng ve üstü: yumurtlamanın olduğunu,

    10 ng ve üstü : üreme için yeterlidir,

    20 ng ve üstü: oldukça iyi bir hormon dengesi olduğu u gösterir.

    Gulutatyon

    GGT

    Aminoasit + GLUTATYON (GSH) ➡️➡️➡️ GLutamilaminoasit + sisteinilglisin

    sentezini belirleyen vücudumuzdaki stres miktarıdır. Hücre içinde yükseltenime ve indirgenme işlemlerinde yer alır.

    Kronik streslere GLUTATYON düşer. Bu durumun nedeni vücutta stres sırasında azalan sistein, glisin ve metiyonin miktarındaki yetersizlikten dolayıdır.

    Sülfür içeren aminoasit olan metiyonin, taurin ve homosistein düşüklüğü glutatyon sentezine ciddi ihtiyaç anlamına gelir.

    Sülfür içermeyen glisin, serin, treonin miktarındaki azalma yine kronik glutatyon sentezine olan ihtiyacın artmış olduğunu gösterir.

    Glutatyon rejenerasyonu için ayrıca Vit E, Vit C, selenyum, sistein, glisin, Vit B2 (riboflavin), Vit B3 (Niyasin) gereklidir

    Bedenimizdeki Akut Hasarı Ve Enfeksiyonları Gösteren Testler

    CRP : akut bir sorunda ilk yükselen ,

    SERULOPLAZMİN : akut bir hasarda en son yükselen kan testlerinin.

    AKUT HASARDA DEĞERİ DÜŞEN

    • albümin
    • transferin
    • prealbumin
    • retinol bağlayıcı protein dir.

    KARACİĞER ANTİOKSİDAN OLUP VÜCUTTA SALGILANAN :

    • Albumin
    • Ürik asit
    • Glutatyon

    ANTİOKSİDAN BESİNLER

    1. Vitamin C, Vitamin A, Vitamin E: serbest oksijen radikallerini süpürür.
    2. B karaten: Yıkılınca A vitaminine dönüşür.
    3. Q 10: Mitekondirial destek ürünü olup, elektron transportunu sağlar.
    4. Lipoik asit
    5. Bakır
    6. Mangan
    7. Selenyum
    8. Çinko
    9. Riboflavin (B2)
    10. Niasin (B3)
    11. taurin
    12. Bioflavonoidler (sebze ve trunçgiller)

    Gaz Giderilmesi İçin Öneriler

    1- karminatif çay: 1 tatlı kaşığı rezene, kimyon ve anasonu ezerek 1 fincan suda maksimum 20 dakika demle ve tüketebilirsin.

    2- 1 fincan su ve 2-3 adet kuru papatya, 5 dakika bekletip ve tüketilebilir.

    Proton Pompa İnhibitörleri

    Mide koruyucu olarak bilinen bu ilaçları kullanan kişilerde mutlaka; magnezyum, D vit ve magnezyum eksikliği açısından değerlendirilmelidir.
     

    sibo-gaz-giderilmesi-icin-oneriler

    fonksiyonel-tip-sibo-tedavisi

    Sibo

    Bakliyat ve çiğ sebze tüketiminden sonra, ince bağırsakta olmaması gereken mikroorganizmaların aşırı miktarda çoğalmasıdır. Bakteri çoğalması, sindirim sisteminde emilimi bozar. Bakteriler bağırsaktaki besinleri kullanır. Bağırsak epitelİni harap eder. Bu durumda laktoz intoleransi gelişir. Laktoz içeren besinlerin tüketimi sonrası birtakım sorunlar ortaya çıkar. Bu sorunların ana nedeni, edilmeyen karbonhidratların bakteriler tarafından fermente edilmesi sonucu oluşan yoğun gazın getirdiği problemlerdir. Artan bu gazlar, aynı zamanda karaciğerin detoksifikasyonu bozar.

    Yemek sonrası gaz, şişkinlik, geğirme, karın ağrısı, hazımsızlık, ishal ve/veya kabızlık şikayetleri olabilir.

    SIBO; ince bağırsakta bakteri yükünü arttırır. Gıda hassasiyeti ve otoimmün hastalıklara zemin hazırlar.

    SIBO BİR TANI DEĞİL, BİR SONUÇDUR. BAKTERİ AŞIRI ÇOĞALMASINA BAĞLI SİNDİRİM VE EMİLİM BOZUKLUĞUDUR. KRONİK BİR HADİSEDİR.

    Sağlıklı bireyler hidrojen ve metan gazı oluşturmaz. SIBO da bağırsak bakterileri hidrojen ve metan gazı üretir.

    Oluşan bu gazların vücuttaki etkileri:

    • bağırsakta nörotrasmiter iletimini bozar.
    • bağırsak beyin ilişkisini bozar.
    • enerji üretimini bozar.

    Sibo'dan Vücudumuzu Koruyan Sistem

    • tükürükte yer alan antikorlar
    • mide asidi
    • safra sıvısı
    • düzgün işleyen bağırsak hareketleri
    •  bağışıklık sistemimiz

    Bağırsak Hareketleri

    İki gruba ayırabiliriz.

    1-toklukta gıdaların ilerletilmesi

    2-açlıkta bağırsak içeriğinin temizlenmesi (göç ettirici motor kompleks): yemek aralarında ve geceleri çalışır. Ancak çalışması için açlık gerekir. Yitecek artıklarını, salgıları ve mikropları temizler. Midede dakikada 2-3, ince bağırsakta 11-12 yüksek basınçlı itici kasılmalar olur. Bu hareketler açlık süresince 90-240 dakika aralıklarla tekrarlanır.

    SIBO da bağırsak hareketleri fonksiyonunu yitirir.

    Sibo Nedenleri

    • 
mide asidi yetersizliği
    • ileri yaş
    • narkotik kullanımı
    • stres, diyabet, pankreas iltihabı, guatr, iltihabi bağırsak hastalıkları, bağ doku hastalıkları, sindirim sistemi ameliyatları sayılabilir.

    Tanı sonrasında tedavi aşamasına geçilir. Nedeni bilinmeyen, bireyin yaşam konforunu bozan fibromiyalji, irritabl bağırsak sendromu gibi hastalıkların altında SIBO olabilir.

    SIBO ada irritabl bağırsak hastalığı gibi kadınlarda daha sık görülür.

    Sibo İle İlişkili Durumlar

    • huzursuz bağırsak sendromu
    • huzursuz bacak
    • fibromiyalji
    • sistit
    • akne
    • demir eksikliği
    • vit B12 eksikliği
    • osteoporoz
    • yağda eriyen vitamin eksikliği (A, D, E, K)

    Sibo Testi

    Nefeste hidrojen ve metan gazı bakılır. Açlıkta nefeste hidrojen ve metan gazı miktarı 10 ppm den düşüktür. 15-20 ppm üstündeki değerler hatalı hazırlık kaynaklı olabileceği gibi, egzersiz ve sigara kaynaklıda olabilir.

    Hidrojen Gazı:

    İlk 90 dakika İçinde H2 düzeyindeki artış:

    —glukoz verilmişse 12 ppm ve üstü

    —laktuloz verilmişse 20 ppm ve üstündeki artış durumunda test pozitifti.

    METAN GAZI: 10 ppm üstünde iş pozitif kabul edilir.

    Metan gazı nasıl değerlendirilir.

    1— İlk 90 dakika gaz düzeyinde ; 12 ppm üstünde değer varsa metan pozitif kabul edilir.

    2—ilk 90 dakika gaz düzeyi 12 ppm üstünde , düzey 30 ppm aşmamak kaydıyla yüksek , ancak sabit ise, eşlik eden kabızlık yok ise metan negatifti.

    3 ilk 90 dakikada metan gazı 12 ppm üstünde artış olmamasın arağmen , kabızlık eşlik ediyor ve 10 ppm üstünde ise metan pozitiftir.

    Açlıkta hidrojen ve metan gazı miktarı 20 ppm den yüksek olması SIBO lehine bir bulgudur. Metan pozitif SIBO da kabızlık, hidrojen gazı pozitif SIBO da ishal hakimdir.

    10 gram laktuloz 200 ml su içinde hastaya verilir. Laktuloz, fruktoz ve galaktozdan oluşur.

    75 gram da glukoz hastaya verilir. (Kilogram başına 1 gram olacak

    Şekilde hesaplanır.)

    2 saate kadar 15 dakikada bir hastadan nefes örneği alınır.

    SIBO varsa, laktuloz verdikten 30-60 dak sonra nefeste hidrojen gazı artar.

    Metan pozitif olan SIBO da hidrojen gazı düşüktür

    İlk 90 dakikada

    Sibo Tedavisi

    1—İLAÇ TEDAVİSİ: İlk tercih edilen antibiyotik Rifaksimin dir. Nefes testi sonrasında metan gazı baskın olan SIBO vakalarındaki tedaviye neomisin eklenir. Neomisin yerine metranidozalde kullanılabilir.

    Rifaksimin bağırsak vücut tarafından emilmez ve etkisini lokal olarak bağırsakta gösterir.

    2— Antibiyotik tedavisi sonrasında herhal antibiyotik olarak bilinen;

    —berberin

    —sarımsak

    —kekik yağı tedaviye eklenmelidir.

    3—stres yönetimi (parasempatik sistem aktivasyonu için vagus egzersizi, nefes terapisi)

    4—mide asidi desteklemek için BETAİN,

    5—yemek arası sirkeli su,

    6—pankreas ve bağırsak enzimleri,

    7—bağırsak hareketlerini arttırıcı ilaç tedavisi

    8—düşük fermente edilen gıdalardan oluşan diyet . Düşük lif, düşük karbonhidrat, az öğün, uzun açlık, iyi çiğneme ve temiz beslenme dikkat edilecek hususlardır. Diyet tahıl içermez, hayvansal protein, meyve ve sebzeye dayalıdır. Amaç bakterilerin besinlerini kesmektir.

    9—tedavi öncesi probiyotik ve prebiyotik kesinlikle verilmemelidirler.

    Ibs / İrritabl Bağırsak Sendromu

    Sindirim sistemi hastalıklarının %12 sini oluşturu.

    Kadınlarda daha sıktır.

    Tekrarlayan karın ağrıları ve karında rahatsızlık hissi mevcut olup, şikayetler tekrarlayıcıdı. 3 aylık dönemde en az 3 gün bu şikayetlerin olması gerekir.

    Şikayetlerin dışkılama ile rahatlaması,

    Dışkılama sıklığında değişme,

    Dışkı şekil ve görünümünde değişme sık görülen şikayetlerin.

    Leaky Gut

    Geçirgen bağırsak olarak bilinir. Tanı amacıyla yapılan testleri inceleyelim.

    1— Hastaya 5 gram mannitol ve 5 gram laktuloz verilir.6 saat boyunca idrar toplanır. İdrar mannitol ve laktuloz miktarı hesaplanır.

    Mannitol < %14 altındaysa karbonhidrat emilim bozukluğunu gösterimi.

    Laktuloz > %1 in üstünde ise geçirgen bağırsak lehinedir.

    2— Dışkıda zonulin testi: normalde 0-1o7 arasındadır.

    Leaky Güt Tedavisi

    1-L-glutamin:

    Bağırsak epiteli destekleyicisinin. Bağırsak epitel hücre sayısını attırır. Günde 5-10 gram/gün başlanır. İlerleten dönemde 1,5 gram dozunda devam edilİr. Tedaviye ilerleyen dönemlerde B6 vitamini (10 mg) ve 10 mg alfa keto glutarat ekleniebilir. Ancak glutamat dozunu 15 gram üzerine çıkılmamalıdır.

    2-meyan kökü: yemekten yarım saat önce veya 1 saat sonra çiğneme tablet olarak kullanılır. Yutulmamalıdır.

    3-pantotonik asit: günde 1-3 gram kullanılr.

    4-çinko: 25-50 mg /gün kullanılır.

    Destek tedavileri 60 gün kullanılması yeterlidir.

    Eliminasyon diyeti 3 hafta kullanılmalıdır.

    Mitekondirial Destek Ürünler

    Mitekondiri hücrenin enerji üreten merkezidir. Mitekondirial döngüdeki bozulma; diyabet, kalp damar hastalıkları, kanser gibi bir takım hastalıkların oluşma ihtimalini arttırır.

    Mitekondirial destek ürünleri: koenzim Q10, asetil L karnitin, pirilokinon , taurin, karnozin, kreatinin, likopen, silmarin, resveratrol, N asetilsistein, alfalipoik asit, B vit, magnezyum, çinko, Demir

    Koenzim Q10

    Enerji üretiminde kilittir. Yağda çözünür. Antioksidan bir bileşiktir. Serbest oksijen radikalleri ile etkileşerek, yağ dokusunda oksidasyonu engeller. Koenzim Q10; dan aeti, tavuk eti ve somonda bol miktarda bulunur. Gıdalardan alınan ortalama 10 mg kadardır. Kronik hastalıklarda önerilen doz 100-300 mg kadardır.

    Asetil L Karnitin

    Yağ metabolizmasında görev alır. Yapısı aminoasitlere benzesede, bir aminoasit değildir.

    Karnitinin görevleri:

    1- kalp kasının kasılmasında,

    2- hücrelerin oksijenlenmesinde,

    3- alzemir ve parkinson tedavisinde,

    4- serbest radikallerin vücutta oluşturduğu hasarlardan korunmada etkilidir.

    Günlük kullanım dozu 1-2 gramdır.

    Resveratrol

    Tümör oluşumunu engellediği düşünülen, iltihabı engelleyen, antioksidan bir madde olup, diyabet ve kalp hastalıklarından koruyan bir üründür. Kullanım dozu 200-600mg dır. Aç olarak alınmalıdır. Üzerinde çok fazla çalışmaların olduğu bir üründür.

    Metiyonin

    Antioksidan yapıdadır.

    Günlük doz 800-1000 mg arasındadır.

    Bakır toksitesinde kullanılabilir.

    Selenyum

    Antioksidan etkilidir.

    C vitamini ile beraber kullanıldığında etkisi artar.

    Günlük doz 100-800 mcg arasındadır. 

    Zerdeçal (Curcumin)

    Oksidanları azaltırken, antioksidanlar arttırır.

    Safra salgısını arttırır.

    Vit E’ yi arttırır.

    Kan sulandırıcı etkisi vardır.

    Günlük doz 1000-4000 mg dozunda kullanılır.

    Askorbik Asit (vitamin C)

    Antioksidandır.

    Kollajen sentezini ve onarımını sağlar.

    Günlük önerilen doz. 1000- 2000 mg arasındadır.

    Yüksek demiri olan bireylerde vitamin C verilmemelidir.

    Yeşil Çay

    Antioksidandır.

    Metallerin toksik etkisini bloke eder.

    Alfa Lipoik Asit

    Ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılmasında etkilidir.

    Global bir antioksidandır. Nörolojik hastalıklarda, işleminde, işitme sorunlarında, radyasyon sonrası korunmada kullanılmaktadır.

    Günlük kullanım dozu 300-1800 mg arasındadır.

    B9 (Folat)

    Günlük doz ortalama 1000- 1400 mg dır.

    N Asetilsistein

    Metallerin vücuttan uzaklaştırılmasında etkilidir. Glutatyon kaynağıdır.

    Kanı alkali yapar.

    Safra salgısını akışkan yapar.

    KOAH da kullanılan önemli bir ilaçtır.

    Kullanım dozu 600 mg olup, günde iki defa kullanılabilir.

    Krom

    Önemli bir detoks ajanıdır.

    Glikoz düzeyinin kontrolünde önemlidir.

    HDL değerini korur.

    Astaksantin

    Yağda erir. Antioksidan etkilidir.

    Bunlar da İlginizi Çekebilir

    Fonksiyonel Tıp Nedir?

    İçerik Güncelleniyor...…

    jinekolojide-fonksiyonel-tip-yaklasimi
    Jinekolojide Fonksiyonel Tıp Yaklaşımı

    Kişiye özeldir. Koruyucudur. Önleyicidir. …

    fonksiyonel-tipta-takviyeler
    Fonksiyonel Tıpta Takviyeler

    Prebi̇yoti̇k, Probi̇yoti̇k Ve Fermente Gıdalar Takvi̇yeler Öncelikle günlük hayatımızda sık karşılaştığımız bu kavramları …

    Gözat

    Ne Aramıştınız?